Yıldız Holding
Başarı

Ey yöneticiler, yardım paketiyle vicdanınızı rahatlatamazsınız

 

17 Ağustos 1999, Salı.
Bu şehir için, bu bölge için ve aslında Türkiye için bir milattır.
Yaşı 30 ve üzeri olanlar depremin yıkıcılığını, yakıcılığını en derinden hissettiği ve önlem alınmazsa, depremle birlikte yaşamayı öğrenmezse ne kadar acımasız olduğunu, ayrım yapmadığını, herkesi enkazın altında bırakacağını öğrendiğimiz bir tarihtir 17 Ağustos.
Depremin merkezi Gölcük’te taş taş üstünde kalmamıştı.
Kocaeli yerle bir olmuştu. Sakarya, Yalova ve İstanbul’da binalar yıkılmıştı. Resmi rakamlar 18 bin civarı diyor ama hayatını kaybeden insan sayısının çok daha fazla olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yıkılan, hasar gören konut ve işyeri sayısı 245 bini aşmıştı.
O günlerde elinde fotoğraf makinası, Hürriyet Gazetesi’ne çalışan bir muhabirdim.
Çok iyi hatırlıyorum. İnsanlar öylesine korkmuş, doğanın gücü karşısında ne kadar çaresiz olduğunu ve ona karşı gelmeyeceğini öylesine iyi öğrenmişti ki, dilimizde yalnızca tek bir cümle vardı: Depreme dayanıklı konut yapmalıyız.
Günler geçti, aylar geçti, yıllar geçti.
Depremin ilk yıl dönümünde sayısız programlar yapıldı, televizyonlarda her kanal depremi ve yaşananları günlerce konuştu.
İkinci yıl dönümü, üçüncü yıldönümü derken konu ana haber bültenlerinde bile işlenmez hale gelerek, unutuldu.
Pekiyi, doğa unuttu mu?
6 Şubat 2023, Pazartesi.
Yine bir gece yarısı. Müthiş bir sarsıntı.
17 Ağustos’un neredeyse iki katı etkide, çok daha geniş bir coğrafyada yıkıma neden olan, tıpkı Gölcük gibi merkez üssü olan Pazarcık ve Elbistan’ı adeta yerle bir eden bir deprem. Üstelik bu kez aynı şiddette iki kez vuruyor ve ilkinde sarsılan, yorgun düşen binaları da yıkarak daha ölümcül bir hal alıyor.
İki deprem arasında yalnızca 23 yıl var. Bir kuşak bile etti diyemeyiz.
Ama manzara, görüntü değişmiyor. Enkaz altında kalmış binlerce, belki de onbinlerce insan.
Ölenler ve onların yanında hayata tutun aya çalışan, kurtarılmayı bekleyen küçücük canlar.
Yazık değil mi bu millete, yazık değil mi bu insanlara?
Evet, deprem çok şiddetliydi. Böyle bir yıkıcı güce karşı ne yapılabilirdi? Ama görüyoruz ki, yine binalar deprem yönetmenliğine uyulmadığı halde ruhsat almış, güçsüz, dayanıksız yapılmış. Yine depremden çok, zayıf binalar can almış.
Ve görüyorum sorumluları. Toplamışlar eline birkaç parça elbise.
Oradaki insanların neye ihtiyacı olduğu sorulmadan, götürdükleri malzemeler gerçekten iş görür mü bilmeden enkazların önünde, yırtık, dökük kolilerin başında, derme çatma paketlenmiş kıyafetleri yardım diye poz veriyor.
Tamamen duygu sömürüsü.
İşte size bir örnek, İzmit.
Bu şehirde bir kentsel dönüşüm hamlesine cesaret edildi. Ama aylarca başlanamadı. Neden?
Bu şehirde yüzlerce hasarlı bina var ama neden hala yıkılmıyorlar?
Üç-beş kıyafet toplamakla vicdanlar rahatlıyor mu? Görevimizi yaptık diyebiliyor muyuz?
Bugün hangi belediye başkanı, inşaat izni verdiğim kişilerin sonuna kadar arkasındayım, herşeyi tam diyebiliyor?
Hangisi verdiği ruhsatın sonuna kadar arkasında olduğunu söyleyebiliyor?
Üzülüyoruz, kahroluyoruz.
Yitirdiğimiz canlara, enkaz başında çaresizce bekleyen analara, babalara, çocuklara ağlıyoruz. Gözyaşı değil, kan damlıyor gözlerimizden.
Ve kızıyoruz. Bunca acı, bunca hüzün varken birileri elinde iki parça eşya, iş yaptım diye poz verebiliyor.
Ne olacak size söyleyeyim. Üç ay konuşacağız bu depremi. Yıldönümü geldiğinde bir kez daha ah, vah diyeceğiz.
Ama yine unutacağız bu acıları. Çoktan kule gibi binalar dikmeye başladığımızı, birgün birilerine mezar olur mu diye düşünmeden daha pahalıya nasıl satarım hesabı yapıldığını göreceğiz. Para hırsı bürüyecek yine gözleri. Ve bugün giyilmiş kıyafetleri elinde tutup, yardım yapıyorum pozu verenler, göz yumacak bu vicdansızlara.
Unutmayalım bu sefer yaşananları. Aynı şeyleri yaşatmalarına izin vermeyelim artık yöneticilerin. Soralım hesabını, önümüze her geldiklerinde çürük binaları ne yaptın diye hesap soralım.
Acımız çok büyük. Ne söyleyeceğiz, başka nasıl anlatacağız bilemiyorum. Maraş Depremi’nde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yaralılara acil şifalar diliyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu